Avukat Burak Özdemir yazdı
Bilindiği üzere, Ekrem İmamoğlu ve İsmail Saymaz başta olmak üzere onlarca kişinin gözaltına alınması üzerine, ülkemizin her yanında, zaten doruğa çıkmış hukuksuzluklara karşı vatandaşlar haklı olarak sokağa çıkmaya, olanlara tepki göstermeye ve anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmaya başladılar.
Aydın'da da, Adnan Menderes Üniversitesi öğrencilerinden oluşan yaklaşık 150 kişi, cuma günü, toplantı ve yürüyüş hakkını kullanmak üzere Tekstil Parkta toplandılar. Aydın Barosu tarafından yapılan görevlendirme doğrultusunda, olası yaşanabilecek hak ihlallerini tespit etmek ya da toplanma özgürlüğünün hukuka uygun bir şekilde kullanılabilmesini sağlamak konusunda hukuki yardım sunmak üzere birkaç avukat arkadaşla birlikte Tekstil Parka gittik.
Tekstil Parkta toplanan yaklaşık 150 kadar öğrencinin isteği ve amacı, tekstil parktan kent meydanına kadar kaldırımdan olacak biçimde ve yanlarında bulundurdukları dövizleri taşıyarak, slogansız bir şekilde yürümekti. Lakin, yapılacak yürüyüşten öncesinde haberdar olmuş olan ve tekstil parkta toplanıp gerekli tedbirleri almış kolluk kuvvetleri öğrencilerin yürüyüşlerine izin vermeyeceklerini bildirdiler.
Peki, sebep neydi? Neden yürüyüşe engel olunuyordu? Kurulan diyalogda kolluk kuvvetleri, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu çerçevesinde öğrenciler tarafından yapılmış resmi bir başvuru bulunmadığını, bu nedenle de yapılacak yürüyüşün kanuna aykırı olacağını bildirdiler. Epeyce konuştuk, bazen tansiyonun yükseldiği de oldu. Ve sonuç itibariyle öğrencilerin yürüyüşüne kolluk kuvvetleri tarafından engel olundu.
Kurduğumuz diyalogdan anlaşılan o ki, kolluk kuvvetleri 2911 Sayılı Kanun dışında başkaca bir hukuk mevzuatını dikkate almıyor; Anayasa'nın kanunların üstünde olduğunu, özgürlükler ile ilgili konularda Anayasa'nın sözünün kanunlardan önce dikkate alınması gerektiği gerçeğini ya -sanmıyorum- bilmiyorlar ya da önemsemiyorlardı. AYM ve AİHM tarafından verilmiş, istikrar kazanmış, toplantı özgürlüğü ihlali tespiti yapılmış kararlara da kulaklarını tıkıyorlardı!
Şimdi gelelim, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı konusunda 2911 Sayılı Kanun ile Anayasanın ne öngördüğüne ve nasıl düzenlemeler taşıdığına. Ve de konuyla ilgili AYM, AİHM kararlarından aktarımlarda bulunmaya.
Kolluk kuvvetlerinin devamlı söyledikleri ve başkaca şey söylemedikleri, resmi başvuru konusunda 2911 Sayılı Kanunun "Bildirim Verilmesi" başlıklı 10. maddesi şöyledir : "Toplantı yapılabilmesi için, düzenleme kurulu üyelerinin tamamının imzalayacakları bir bildirim, toplantının yapılmasından en az kırksekiz saat önce ve çalışma saatleri içinde, toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu valilik veya kaymakamlığa verilir. Bu bildirimde; a) Toplantının amacı, b) Toplantının yapılacağı yer, gün, başlayış ve bitiş saatleri, c) Düzenleme kurulunun başkan ile üyelerinin açık kimlikleri, meslekleri ikametgahları ve varsa çalışma yerleri, Belirtilir ve bildirime yönetmelikte gösterilecek belgeler eklenir." hükmünü taşımaktadır.
Evet, bu yasa hükmüne göre, düzenleme kurulu üyeleri tarafından yapılmış bir bildirim bulunmaması halinde gerçekleştirilecek yürüyüş 2911 sayılı Kanuna aykırı olacaktır! Bu noktada kolluk kuvvetleri haklıdır. Lakin, sadece bu noktada haklıdır. Çünkü durum sadece anılan yasa hükmünden, yani bundan ibaret değildir. İşte, kolluk kuvvetleri bundan sonrasını hiç dikkate almamakta, umursamamaktadır.
Peki, bundan sonrası nedir? Kolluk kuvvetlerinin haklı olmadığı nokta neresidir? Şöyle : Anayasal bir hakka müdahale edebilmek, Anayasal hakkın kullanılmasını engellemek ya da sınırlamak noktasında, "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı Anayasanın 13. maddesi gündeme gelmektedir. Anılan Anayasa hükmü uyarınca sınırlamanın yapılabilmesi için, sınırlamanın yasal dayanağının olması gerekir. Yürüyüşü sınırlamak için yasal dayanak vardır. 2911 Sayılı Yasanın 10. maddesi. Yasal dayanaktan sonra, sınırlamayı gerektiren meşru bir amacın bulunması aranmaktadır. O da, kamu düzeninin sağlanması olabilir. Anayasal hakkı sınırlandırmak için yasal dayanak ve meşru amacın varlığı yetmez. Bir de ve son olarak; sınırlamanın, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gerekmektedir. İşin bam teli burasıdır. Kolluk kuvvetlerinin önemsemediği ya da yokmuş gibi davrandığı nokta da burasıdır. Toplantı özgürlüğü hakkı ihlalleri, en çok, mevcut sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı düşmesinden dolayı verilmektedir.
Peki, ne demektir demokratik toplum düzenin gerekleri? Sayısız AYM ve AİHM kararında tanımlanmıştır bu husus. Anayasal bir hakkı sınırlandırmanın, o hakkın kullanılmasını engellemenin demokratik toplum düzenin gereklerine aykırı olmaması için "zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın" varlığı gerekmektedir. Yani, o hakkın kullanılması halinde kamu düzeni ya da güvenliğinin ciddi ve açık şekilde bozulması ya da ortadan kalkması tehlikesi mevcut olmalıdır. Tabii ki bu husus her somut olaya göre değerlendirilmelidir. Bu da ancak toplantı ve yürüyüşünün şiddet içermesi, barışçıl olmaktan çıkması halinde mümkündür. Can alıcı olgu budur.
Eğer ki bir toplanma ya da yürüyüş; şiddet içermiyorsa, yani barışçıl ise, kolluk kuvvetlerinin, yürüyüş hakkının kullanılmasına gerekli hoşgörüyü ve tahammülü göstermesi esastır. Sadece, 2911 Sayılı Yasada öngörülmüş resmi bildirimin yokluğu, gösteri ve yürüyüş hakkının kullanılmasını engellemek için asla yeterli değildir. Gelelim AYM ve AİHM kararlarına...
AİHM'in bu konudaki ilkesel kararlarından biri, Oya Ataman/Türkiye kararıdır. AİHM; yürüyüş yapan ve bir parça trafikte karışıklık yaran göstericilerle ilgili anılan kararında, bir gösterinin sadece mevzuata uygun olmamasının barışçıl şekilde toplanma özgürlüğünün kullanılmasına müdahale edilmesini haklı kılmayacağına karar vermiştir. AİHM, Bukta ve diğerleri/Macaristan kararında, "politik bir olaya gösteri şeklinde derhal tepki verilmesinin haklı görülebileceği özel koşullarda, barışçıl toplanmaya katılanların şiddet içeren hareketleri olmadığı halde sadece ön bildirim yapılmamış olması nedeniyle toplantıyı yasaklamak, barışçıl toplanma hakkına orantısız bir kısıtlama oluşturur.", demiştir.
AYM; bireysel başvuru üzerine verdiği "Ali Rıza Özer ve diğerleri" kararında, "bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün yasalarda belirtilen usullere tam olarak uyulmadan düzenlenmesi tek başına toplantı veya yürüyüşün barışçıl niteliğini ortadan kaldırmaz. Aynı şekilde halka açık yerde yapılan her türlü gösterinin günlük hayatın akışında belirli derecede bir karışıklığa sebep olabileceği ve düşmanca tepkilere yol açabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu durumların varlığı toplanma hakkının ihlal edilmesini haklı gösteremez.", demiştir. AYM; Dilan Ögüz Canan başvurusu kararında, "Şiddete teşvik ve demokrasinin ilkelerini ortadan kaldırma durumları dışında toplanma özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik önleyici nitelikli radikal tedbirler demokrasiye zarar verir. Bu nedenle barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplanma hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir." demiştir. Sonuç olarak, 2911 Sayılı Kanun bağlamında resmi bildirimde bulunulmamış olması, barışçıl bir toplantı ve yürüyüşü engellemek için yeterli değildir. Başka deyişle, resmi bildirimin yokluğu, tek başına, barışçıl bir yürüyüşü hukuka aykırı kılmaz. Kolluk kuvvetlerinin; şiddet içermeyen, barışçıl gösterilere hoşgörüyle yaklaşması, gösteri hakkının düzgün şekilde kullanılması için gerekli tedbirleri alması Devletin pozitif yükümlülüklerindendir.
Özetle, kolluk kuvvetlerinin, tekstil parkta toplanıp kent meydanına kaldırımdan barışçıl bir şekilde yürümek isteyen yaklaşık 150 kişilik öğrenci topluluğuna engel olması, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının açık ihlalidir. Devletin pozitif ve negatif yükümlülüklerine aykırı davranmaktır. Daha önemlisi, kanunların üstünde olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Anayasayı, ve de yön gösteren, ışık tutan söz konusu mahkeme kararlarını dikkate almamaktır. Velhasıl, şiddet içermeyen barışçıl yürüyüşler anayasal haktır; engellenemez!