SARIKAMIŞ…

Sarıkamış Harekatı tarihimizin hüzünlü, aradan bir asır geçmesine rağmen hala canımızı acıtan bir sayfasıdır. Bu hüzünlü sayfanın üzerindeki karları, aradan bir asır geçtikten sonra temizlemeye başladık. Sarıkamış üzerine, yeterince çok yönlü bilimsel çalışmaların yapıldığını söyleyemeyiz ama yok da değil. Anılar ve efsaneler üzerinden giden Sarıkamış yayınlarının yanında, artık Türk ve Rus arşivlerinden yapılan yayınlar da görülmeye başladı.

Sarıkamış Harekatı ile ilgili, ‘Kurşun atmadan 90 bin şehit verildi’ şeklindeki alışageldik hamaset ifadeleri ile oluşturulmuş bir algı var. Askeri kayıtlarımızdaki bilgileri ısrarla görmezden gelerek insan kayıplarımızı abartmak, Rus kayıplarını görmezden gelmek, artık tarihe mal olmuş şahsiyetleri kendi ideolojik meşrebimize göre değerlendirmek, ciddi bir bilgi kirliliğine yol açmış durumdadır. Sarıkamış, Çanakkale, Kûtü'l-Amâre  vd. tarihimizin gerçekleridir. 1. Dünya Savaşının şartları içinde değerlendirilmelidirler.

…..oOo…..
1.DÜNYA SAVAŞI

1. Dünya Savaşı, 100 yıl önce yapılan kağıt üzerindeki antlaşmalarla sona erdi. İnsanların sivil-asker ayrımı yapmaksızın birbirini toplu halde yok ettikleri; tank, uçak, denizaltı gibi savaş endüstrisinin ürettiklerinin yoğun olarak kullanıldığı bu savaş acaba bitti mi? 21 yıl verdikleri  aradan sonra (1939-1945)yeniden savaştılar. Daha sonra Soğuk Savaş dönemi, günümüzde ise bölgesel savaşlar, sınırlarımızdaki Irak ve Suriye’deki çatışmalar 1.Dünya Savaşı’nın bitmediğini gösteriyor. Dünya kaynaklarını sömürerek zenginleşen Batı Avrupa ülkeleri ve A.B.D., zenginliklerinin devamı için bu sömürü düzenine ‘Yeni Dünya Düzeni’ diyor.

…..oOo….. 
DOĞU TÜRKİSTAN

1949’da Çin tarafından işgal edilen ve 1955’de “Sinkiang Uygur Özerk Bölgesi” adıyla özerk bölgeye çevrilen Doğu Türkistan’da yaşayan ve çoğunluğu Uygur olmak üzere Kazak, Kırgız ve diğer Müslüman Türk unsurlardan oluşan Doğu Türkistan halkı, geçmişte de yaşadıkları, son yıllarda ise giderek artan baskı ve zulüm politikalarına maruz kalmaktadır.

Çin Devleti, Türk unsurlardan oluşan Doğu Türkistan halkını kitlesel bir biçimde sözde ‘eğitim kampları’nda tutmaktadır. Bir milyon kişinin yargılama olmaksızın kamplarda tutuklu bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu tutuklular katı bir gözetim altında, psikolojik baskılara tabi tutulmakta, ana dillerini, dinlerini ve kültürlerini terk etmeye zorlanmaktadırlar. Kampların dışındaki Müslüman Türk halk ise çok yoğun izleme sistemleri, kontrol noktaları ve kişilerin birbirlerini gözetlemeleri, çocuk sahibi olmalarını engelleme gibi temel insan haklarını alenen ayaklar altına alan yollarla büyük bir baskı altında yaşamaktadırlar. Türk kızları ailelerinden alınarak yüzlerce kilometre uzaktaki fabrikalarda çalışmaya, fuhuşa, Çinlilerle evlenmeye zorlanmaktadır. Türk aydınları, bilim adamları, toplum liderleri yok edilmektedir.

Benzeri görülmemiş bir soykırıma dönüşecek olan bu uygulama ve baskılar Türk ve dünya kamuoyunun gündeminde tutulmalı, milyonlarca Müslüman Türk’ün, dünyanın gözü önünde asimilasyona uğramasına izin verilmemelidir.

Çin'in, Doğu Türkistan’da uzun süredir ‘terörizm ve dini aşırılık’ bahanesiyle devam ettirdiği bu ırkçı tutumundan, insan hakları ve inanç hürriyeti kısıtlamalarından ve ‘yeniden eğitim kampları’ adıyla açık hava hapishanesi şeklinde kurduğu çağdaş Nazi işkence kamplarından bir an önce vazgeçmeli, yasadışı bir şekilde gözaltında tuttuğu bir milyondan fazla Müslüman Türk soydaşımızı serbest bırakmalı, başta Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneticileri olmak üzere uluslararası toplum bu konuda duyarlı davranmalı ve çözüm üretmelidir.