Ölen kişinin mirasçıları, miras bırakanın terekesinde yer alan tüm hakları doğrudan doğruya kazanır ve mirasbırakanın borçlarından müteselsil olarak ve şahsen sorumlu olur.
Türk hukukunda mirası kendiliğinden kazanma sistemi geçerlidir, mirası kazanmak için onu kabul etmek gerekmez. Hatta mirasçıların mirası kazanmaları için mirasçı olduklarını bilmeleri dahi gerekmemektedir.
Mirasın reddi her ne saikle olursa olsun mirasçıya mirasçılık sıfatını ortadan kaldırma imkânı veren bir düzenleme olarak karşımıza çıkar. Mirasın reddi ile birlikte mirasçı, külli halefiyetin getirmiş olduğu mirasbırakanın borçlarından sınırsız ve müte-
selsil olarak sorumlu olma sisteminden kurtulma imkanına sahip olur, mirasçılık sıfatı ortadan kalktığı için mirasta denkleştirmeye tabi kazandırmaları iade etmekten kaçınabilir.
TMK m.605’in ilk fıkrasında, yasal ve atanmış mirasçıların mirası reddedebilecekleri; ikinci fıkrasında ise, mirasbırakanın öldüğü tarihte ödemeden aczinin açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olması hâlinde mirasın reddedilmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Böylece ilk fıkrada mirasın gerçek reddi, ikinci fıkrada ise mirasın hükmen reddi düzenlenmiştir. Miras ancak mirasbırakanın ölümünden sonra reddedilebilir. Mirası ret hakkı tüm yasal ve iradi mirasçılara tanınmıştır.
Ret beyanının miras bırakanın son yerleşim yeri sulh mahkemesine bildirilmesi gerekir. TMK m.606/I'e göre ret süresi üç aydır. Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur (TMK m.610). Bu süre hak düşürücü süredir, durması ve kesilmesi söz konusu olmaz.