Naci Eriş yazdı.

Değerli okurlar;

Her yaz sezonunda Bodrum’da lahmacun fiyatlarından giriyor, konser biletlerinden çıkıyoruz.

Şimdilerde Didim’deki pirzola fiyatı, Kuşadası’ndaki konser ücretleri de kuzeyden gündemimize girdi.

Maalesef fiyatlarda müthiş bir orantısızlık var.

Önceden halkın belli bir kesimi tatil yörelerine gidebiliyorken, makasın iyice açılması sonucu tatil yapma gücüne sahip kitle hepten azaldı.

Deniz hatları ile ulaşımın kolay olduğu Yunanistan’a bağlı Ege Adaları, tatilcilerin önceliği oldu.

Hakkını vermek lazım, her giden iyi reklamını yapıyor.

Haksız da sayılmazlar;

Aynı hizmeti üçte biri fiyatına alıyorsanız, niye gitmeyesiniz?

Devlet eliyle olacak iş değil ama sektörün aktörleri kendiliğinden durumu düzeltmezse, turizm 2 yıl içinde tepe taklak gidecek.

Herkesin gördüğünü, ben bir kez daha söylemiş olayım.

***

Turizmde hal böyleyken, diğer sektörlerde durum farklı değil.

Yerel esnafın belini büken maalesef hem ücret hem hizmet anlamında yine yerel esnaf.

Size yakın zamanda başımdan geçen iki olayı anlatayım.

Geçen kurban bayramından önce Efeler’deki Yılmaz Yapı Market’ten bir plaj şemsiyesi aldım.

Şemsiye, kullanmaya başladığımın ikinci günü kırıldı.

“2 günde kırılan mal ayıplı maldır. Elbette değiştirirler” düşüncesiyle hafta sonu Yılmaz Yapı Market’e gittim.

Durumu izah ettim.

Yetkili müdürden aldığım yanıt şu oldu:

“1 saatte de kırılabilirdi. Kimseye garanti vermiyoruz!”

Şaşırdım, ikna ederim düşüncesiyle dil döktüm ama nafile.

Kırılan şemsiyenin çöpünü alarak oradan ayrıldım.

“Aynı mağazaya bir daha gider miyim hiç? Tabi ki hayır! Tek tıkta girerim Trendyol’a, ürünleri değişim garantisiyle satın alırım. Kafam rahat eder…” diye düşünerek yola devam ederken yanımdaki 2 yaşındaki kızım su istedi.

Önüme çıkan ilk büfede durup 1,5 litrelik su aldım.

Fiyatını duyunca, dudağımda bir uçuk beliriverdi.

Efeler’deki bir büfede 1,5 litre su tam tamına 20 lira!

Büfedeki gençten çocuğa “20 lira mı” diye yarı baygın halde çıkışmışım.

“Abi vallahi babam belirliyor fiyatları” deyince “Son derece geçerli bir mazeret” diye düşünüp yeniden yola koyuldum.

Bir yandan da kafamı kurcalıyor;

“Son dönemde fiyat takip kabiliyetimizi yitirdik. Acaba ben mi abartıyorum…”

Hani fiyatlar her fırladığında halkımızın diline doladığı, şer şebekesi olarak görülen 3 harfli zincir marketlerden birine girdim.

Aynı su markasının 1,5 litre fiyatı 6 liraydı.

Sadece 6 lira.

Reyonlar arasında dolaşıp aynı yere geldim. Yine baktım: 1,5 litre su sadece 6 lira.

Bakın bu ayıptır, günahtır.

“Ama zincir market toplu alıyor, ucuzdan alıyor, sürümden kazanıyor” diyen olacaktır.

Büfecimiz de kazansın.

10 lira yapsın, yine kazansın. Helali hoş olsun.

Kazansın da kardeşim bizi de keriz yerine koymasın.

Sizce ben bir daha büfeden su alır mıyım?

***

Yukarıda anlattığım örnekler, işini hakkıyla yapan evine helal ekmek götüren esnaf arkadaşlarımızı kesinlikle bağlamıyor.

İnsanımız, kendisini güler yüzle karşılayan, sohbeti dinlenen, işinde kolaylık sağlayan kişiler için “Ama esnaf adammış” der.

Bu söze layık olmak zor iştir.

Binlerce yıllık ahilik geleneği içinde yoğrulmuş esnafımızın emeğine saygımız büyük.

Ama anlattığım örneklerdeki sözde uyanıklıklar, esnafa asıl zarar verenlerdir.

Esnafımız da kendi evinin önünü kendi süpürmelidir.