İnsan doğar, yaşar ve ölür.
Coğrafya, aile, toplum, eğitim ve kişisel çabalarınız sizi şekillendirir. Bu etkenlerle, doğum ve ölüm arasında maddi kazançlar elde etmek ve manevi doyum sağlamak adına mücadele ederiz.
Beden gücü ya da akıl bazen her ikisi ile verilen emek karşılığında kazanılan para.
Bir masada çizilen binanın çizimleri mi o yapıyı var etmek için harç karanlar mı?
Bir tuşla uzaya yolculuk edeceğimiz fırsatları bize sunanlar ya da domates ekenler...
İnandığımız dinler, taraftarı olduğumuz takımlar, desteklediğimiz siyasi görüşler ya da kendimizi adadığımız kutsallar.
Bir şeye ait hissetmek ve bir şeylerin ait olduğu yer olmak.
Senin ya da benim varlığımı anlamlı kılabilir.
Buraya kadar her şey iyi gibi ama kendi emeklerini, inançlarını, siyasi doğrularını, kısaca sizi siz yapan her şeyi, yaşadığınız dünyanın tek doğrusu kabul etmek ve herkesi buna ikna etmeye çalışmak.
Kabul etmeyene de düşman olmak, emeğini ve ruhunu elinden almak. Savaşmak ve öldürmek.
Dünya bu aşamada çirkin ve kötü oluyor.
Tavsiyem kitap okuyun, belgesel izleyin, fırsatınız varsa ülkeleri gezin. Adını bile duymadığınız yerlere gidin. Ülkenizdeki şehirler de olur. O da olmuyorsa şehrinizdeki yerler olsun.
Yeni arkadaşlar edinin.
Mümkünse arkadaşlarınız ruh eşiniz olmasın.
Gidin, tanışın ve yaşayın.
Sizin emeğiniz ve sizin kutsallarınız sizin için hep var olsun ama sizden olmayanı da yok etmeyin. Değersiz görmeyin. İşte o zaman biz olmayı başaracağız.