Aydın Kulis’e konuşan oyunun yönetmeni Mehmet Keskin, “Geleneksel Türk Tiyatrosu’ndan bir oyunla Aydın’ı tek temsil eden ekip olmak hem çok heyecanlı hem de zordu. Kapanışta seyirciden gelen alkışlar göz doldurucuydu” dedi.
(Haber: Yusufhan TORAMAN)
MEHMET BEY, ÖNCELİKLE SİZİ BİRAZ TANIYABİLİR MİYİZ?
Ben Mehmet Keskin. 26 yaşındayım. Aydın’da doğdum büyüdüm. Tiyatroya çocukluk yaşlarımda merak saldım. İlk olarak, ortaokul çağlarımdayken Aydın Gençlik Merkezi’nde tiyatro ile tanıştım. Liseyi bitirene kadar eğitimime devam ettim. Daha sonra üniversite eğitimim için Denizli’ye gittim. Aydın’da eğitimim sürerken, halk eğitim merkezinden birçok sertifika edindim. Uygulamalı tiyatro, pantomim, drama ve plastik makyaj gibi. Denizli’de Sanat Tarihi bölümünü okurken, bir yandan da asıl tutkumu devam ettirmek için oradaki halk eğitim merkezine kurs açmak için başvuruda bulundum. Başvurum kabul edildi fakat birkaç talihsizlik neticesiyle aktif bir şekilde eğitim veremedim. Her ne kadar bir yandan okuldaki tiyatro çalışmalarına katılsam da istediğim verimi bir türlü alamadım ve pandeminin bitişiyle Aydın’a döndüm. Buradaki halk eğitim merkezi ile konuştum ve bana kurs açmayı kabul ettiler. Bir yandan da EBŞT ile görüşmelerim devam ediyordu. Nihayetinde 2 yıldır bilfiil hem halk eğitim merkezi bünyesinde hem bazı özel kurumlarda tiyatro eğitimi veriyorum ve aynı zamanda EBŞT’nin bazı projelerinde görev alıyorum.
EBŞT BÜNYESİNDE GÜZEL BİR OYUN SERGİLEDİNİZ. BU OYUNUN PROJE AŞAMASI NASIL GELİŞTİ?
Serkan Fırtına, Tuncer Candan ve ben oturduk ve bu yıl için ne yapabiliriz diye konuştuk. Esasında biz bu oyunu Ramazan Ayı için düşünmüştük. Bu yıl Dünya Tiyatrolar Günü (27 Mart) Ramazan Ayı’na denk geldi. 27 Mart’ta hem Dünya Tiyatrolar günü hem de Ramazan vesilesiyle Türk Tiyatro geleneğinden bir oyun oynayalım diye düşünmüştük. ‘Hamdi’nin İşleri’ aslında bir orta oyunu. Nasıl Osmanlı zamanında meddahlar ve Karagöz Hacivat oynayanlar vardı, bu da öyle bir oyun. Tamamıyla Türk Tiyatro Geleneğinden geliyor. Fikir olarak aslında çok güzeldi ve her şey çok uygundu. Maalesef şubat ayında yaşadığımız, herkesin içine ateş düşüren felaket sonucu oyunu erteleme kararı aldık. Normale dönülmüş ve oyunu oynayalım desek bile, kimsenin enerjisi, motivasyonu, neşesi ve isteği kalmamıştı. Bizde provalarımıza uzun bir süre ara verdik ve projeyi rafa kaldırdık. Yavaş yavaş normale dönmeye başladıktan sonra projeyi tekrardan ele aldık ve nerede sergileyebileceğimizi düşündük. Her yıl bu günlerde yapılan, Rasim Aşın hocamızın düzenlediği Sardes Tiyatro Kampı aklımıza geldi ve bu etkinlik için hazırlanmaya başladık.
OYUNUN PROVALARINA NE ZAMAN BAŞLADINIZ? NE KADARLIK BİR ZAMAN DİLİMİNDE OYUNU HAZIRLADINIZ?
Provalarına projeyi fikir aşamasından çıkartıp hayata geçirmeye karar verdikten sonra provalara başladık. Önce oyuncu seçimlerini tamamladık. EBŞT bünyesindeki kursiyerlere, kim hangi rolü daha iyi oynar şeklinde düşünerek bir rol dağıtımı gerçekleştirdik. Mehmet Emektar, Tuncer Candan ve ben, şu an ki kursiyerlerimiz ve geçmiş dönemden olan kursiyerlerimizden oluşan bir listemiz vardı. Bu listeden oyuncu seçimini, kursiyerlerimizin de müsaitlik durumuna göre gerçekleştirerek provalara başladık ama belirttiğim gibi provalara başladıktan çok kısa bir süre sonra acı felaketi yaşayınca uzun bir süre provalara devam edemedik. Sonrasında tekrardan provalara başladığımızda çok oyuncu değiştirdik. Gönüllülüğe dayalı bir iş olduğu için herkes her zaman müsait olamadı. Nisan ayı gibi önce okuma provalarımızı ve sonrasında da genel provalarımızı gerçekleştirip festivale hazırlandık.
HAZIRLIK AŞAMASINDA NE GİBİ ZORLUKLAR YAŞADINIZ?
Geleneksel Türk Tiyatrosu fazlaca oynanan, sergilenen bir tür olmadığı için, ilk başta ekibe bunun nasıl bir tür olduğunu öğretmek biraz zorladı. Çünkü oyun stili olarak seyirci ile fazla içli dışlı olabildiğimiz, seyirci laf attığında onlara karşılık verebildiğimiz bir oyun olduğu için, haliyle arkadaşlarımızı buna hazırlamak gerekiyordu. İnsanlar da genel olarak, modern tiyatroya hâkim oldukları ve bu emsalde oyunlar izlediği için kavramaları zorlaştı. Onun dışında ekibimizin çoğu çalışan insanlardan oluştuğu için prova saatlerimizi ayarlamak biraz sorun çıkardı. İlk aylarda arkadaşlarımızın mesai saatlerini göz önünde bulundurarak saat ayarlamak zor olsa da neticesinde bir şekilde düzene oturttuk ve gösteriden 1 saat öncesine kadar aksatmadan provalarımıza devam ettik.
FESTİVAL NASILDI?
Festival bir hayli eğlenceliydi. Bu yıl 8’incisi düzenlendi. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelen gerek amatör gerek profesyonel tiyatro topluluklarıyla kamp kuruyoruz. Hem tatil yapmış oluyoruz hem birbirimizle bir bilgi ve deneyim alışverişinde bulunuyoruz. Zaten günlük aktiviteler arasında çeşitli atölyeler var. Oyunculuk, yazarlık gibi. Sabah 10.00’dan akşam 17’ye kadar atölyeler sürüyor. Tabii sadece tiyatro üzerine atölyeler yok. Genel sahne sanatlarının neredeyse tamamıyla alakalı atölyeler mevcut. Kukla kullanımı üzerine, beden dili kullanımı üzerine, fotoğrafçılık üzerine ve dans üzerine gibi çok çeşitli atölyeler var.
BU ETKİNLİK HALKA AÇIK MI?
Hayır tam olarak öyle değil. Organizasyonu düzenleyen Öğretim Görevlisi ve Pedagog Rejisör Dr. Rasim Aşın ile iletişime geçmek gerekiyor. Kamp yaptığımız alan köye çok yakın. Hem çevre halkının hem de kamptakilerin rahatsız olmaması için ve sulhu rahat sağlamak için biraz seçici davranılıyor. Sadece akşamları gösteriler sergilenirken oradaki köy halkına sergiliyoruz. Seyircimiz onlar oluyor. Yani etkinliğe katılmak için davetli listesinde bulunmak şart.
2 TANE GÖSTERİ SERGİLEDİNİZ. ORADAKİ EKİPLERDEN NASIL BİR GERİ DÖNÜŞ ALDINIZ?
Yaptığımız gösteriler çok beğenildi. Geçen sene de katılmıştık ve yine Doğaçlama Sporu (Tiyatro Sporu) yapmıştık. Bu sene katılmadan önce Rasim hocamız bizi aradı ve geçen seneki gösterinin çok beğenildiğini, bu sene de yapıp yapamayacağımızı sordu. Seyirciyle bol bol interaksiyon kurduğumuz çok keyifli dakikalar yaşadık. Köy halkı da dahil oldu ve her şey daha da zevkli hale geldi. Herkes çok eğlendi ve memnun ayrıldı. Tiyatro Sporu ile seyirciye merhaba dedikten sonra hemen ertesi günü ‘Hamdi’nin İşleri’ oyununu oynayarak veda etmiş olduk. İki gösteri sonra da oyundan sonra seyirciler bizi izlerken gayet keyif aldıklarını ve eğlendiklerini dile getirdiler. Bizi en çok sevindiren şey ise; orada bulunan üstatlardan olumlu dönüşler almak oldu. Hocalarımız Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun her detayına saygı duyduğumuzu ve özenle çalıştığımızı söylediler. Oyunda bulunan bütün karakterlerin aslına ve orijinaline yakın olduğunu söylediler. Bizi gayet yeterli buldular. Bu bizim için çok gurur verici bir başarı.
AYDIN’I TEMSİL ETMEK NASIL BİR DUYGUYDU?
Açıkçası birazcık endişe vericiydi. Tiyatro Sporu’nu çok uzun süredir yapıyoruz. O konuda bir kuşkum yoktu fakat, “Hamdi’nin İşleri” için biraz gergindim. Uluslararası bir festivalde Geleneksel Türk Tiyatrosu’ndan bir oyunla Aydın’ı tek temsil eden ekip olmak hem çok heyecanlı hem de zordu. Elimizden gelenin en iyisinin daha iyisini yapmak istedik. Nitekim başarılı da olduk. Kapanışı yapıp seyirciyi selamladıktan sonra gelen alkışlar ve ıslık sesleri göz doldurucuydu. Tiyatro ustalarından, köy halkından ve oradaki ekiplerden gelen olumlu dönüşler bizi çok gururlandırdı. Belediye de çok beğendi oyunumuzu. Umarım bir aksilik olmazsa bu yaz ayı içerisinde Aydın’da da bu oyunu sergilemeyi düşünüyoruz.
YAKIN TARİHTE BAŞKA BİR PROJENİZ VAR MI?
Şu an için ‘Hamdi’nin İşleri’ oyununu Aydın’da bir açık hava tiyatrosu olarak sergilemek var. Konuyla ilgili görüşmelerimiz sürüyor. Onun dışında şu an yakın tarihte bir projemiz olmamakla beraber 7 Eylül’de Aydın’ın Kurtuluşu ile ilgili bir şeyler düşünüyoruz. Esas projelere sezon açıldıktan sonra, Ekim-Kasım gibi başlayacağız.